Türkiye’de Kadın Olmak

Genel Olarak “Şiddet” ve “Kadına Karşı Şiddet” Olgusu

Çağdaş Fransızca sözlükler, şiddeti; bir kişiye güç uygulayarak isteği dışında bir şey yap(tır)mak; baskı uygulama eylemi; duyguların kabaca ifade edilmesine eğilim; bir şeyin karşı konulamaz gücü; bir eylemin hoyrat yapısı olarak tanımlar.

Şiddetin kökeni, Latince şiddet, sert ya da acımasız kişilik, güç anlamındaki “violentia” sözcüğüne dayanır.Latince “vise” Yunanca’da kas / bedensel güç anlamına gelen “is” sözcüğünde karşılığını bulur  .Oxford İngilizce Sözlüğü’nde ise, Şiddetin kullanım alanlarının oldukça geniş olduğu görülmektedir (Hobart, 1996-ç: 52)

-Bedene zor uygulama; bedensel zedelenmeye neden olma; kişisel özgürlüğü zor yoluyla kısıtlama;

-Rahatça gelişmesini ya da tamamlanmasına engellemek üzere bazı doğal süreçlere, alışkanlıklara, vb. yersiz kısıtlamalar getirme;

-Büyük güç, sertlik ya da haşinlik; kişisel duygularda sertlik; tutkulu davranışlara ya da dile başvurma.

UNIFEM (2008a: 3), kadın ve kız ayrımını yaparak, onların maruz kaldığı şiddeti dünyadaki yaygın insan hakları ihlalleri içinden en sistematik şiddet türlerinden biri saymaktadır. Bu şiddet türü her ülkede geçerli olup zengin / yoksul, yaş ve sosyo-ekonomik statü gözetmemektedir.

Günlük kullanımda, şiddet, bedensel eylemler bağlamında iz bırakan kötü davranış olarak bilinir ve bunun mutlaka bir öfke boyutu vardır. (Lerner 2005: 5)

“Kadına Yönelik Şiddet” ise; cinsiyetçi eksende, kadını inciten ve üzen her türlü fiziksel, cinsel, zihinsel zararla sonuçlanan / sonuçlanma olasılığı bulunan, kamusal/ özel alanda ona baskı uygulanması ve özgürlüklerinin keyfi olarak kısıtlanmasına neden olan her türlü davranıştır .

Genel Olarak “Ayrımcılık” ve “Kadına Karşı Ayrımcılık” Olgusu 

Ayrımcılık, en genel anlamıyla bir ayrımlılık, ayrımlaşma ya da ayrıma dayalı bir davranış anlayışı iken;

Ahlaki açıdan yansız anlamıyla, ayrımlı durumlarda ayrımlı davranmamızı (örneğin, iyi öğrenci ile kötü olanı arasında ayrım gözetmeyen bir öğretmenin, her ikisine haksız davrandığını) söyleyen “Aristogil adalet” tarafından kullanılabilir.

En yaygın toplumsal kullanımına göre ise, aralarında ahlaksal anlamda hiçbir farklılık yokken kişilere ayrıcalıklı davranmayı içeren ayrımcılık, Aristo kuralının ilk koşulunu zedeler.Bu bağlamda ayrımcılık, toplumsal faydalar (nimetler) ve maliyetler (külfetler), meşru herhangi bir amaca uygun olmayan bir ölçüte göre dağıtıldığında oluşur (Goldman, 1994-ç: 57-9).

 

Leave a reply